Yazar "Yesilyurt, Turkan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Âşık Bir Flaneur Olarak Kaptan(2020) Yesilyurt, TurkanAttilâ İlhan’ın “Kaptan” adlı şiiri Walter Benjamin’in önemli kavramlarından biri olan Flaneur bağlamında tahlil edilmiştir. Flaneur, yaya dolaşırken çevre izlenimleriyle düşünce üreten kişi anlamında kullanılır. Attilâ İlhan’ın aynı adlı şiirindeki Kaptan, bir Flaneur olarak Paris’i gezip dolaşır. Cadde onun için bir konuttur. Burada mekânlara, olaylara, durumlara ve kişilere bakınır. Kaptan, bir Flaneur gibi bilinmeyen ve yalıtılmış bir kişidir. O, görünüşte tembelken gerçekte uyanıktır. Bu nedenle Kaptan, ıslığıyla caz havalarını çalan siyahinin sevdiği kadına âşık olduğunun farkındadır. Bir Flanuer olan Kaptan; Luxembourg Garı, Saint-Michel Bulvarı, Wagram Meydanı, Saint-Jacques Kulesi ve Seine Nehri’ni dolaşırken birçok serüven yaşar. Ne var ki, Kaptan kalabalıklar içinde terk edilmiş biridir. Flaneur’ün mekânsal fantazmagorileri vardır. Kaptan için de Malgaş halkının birkaç yüzyıl onun hikâyesini anlatacak olması bir fantazma, bir hayaldir. Sanat ve edebiyat çevrelerine mensup olan, şiir yazan, bir bohem olan Kaptan, aynı zamanda bir âşıktır. Ne ki; kör, dilenci, rezil olmayı âşık olmaya tercih etmektedir. Çünkü aşk onun için kahredicidir. Bu aşkla savunma mekanizmaları geliştirerek baş etmeye çabalar. Attilâ İlhan, birkaç kez gittiği bir süre yaşadığı Paris’te edindiği tecrübelerini bir Flaneur olarak Paris’te gezip dolaşan poetik bene yansıtmıştır. O, bu şiirinde Flanuer’ü Flanuer yapan özelliklere âşıklığı eklemiştir. Walter Benjamin’in Flaneur’ü daha çok gözlem yaparken, Attila İlhan’ın Flaneur’ü daha çok gönülden bakar.Öğe Beş roman beş düşkün kadın(2017) Yesilyurt, TurkanBu çalışmada beş romandaki aynı zamanda romanların kadın başkişileri olan düşkünkadınlar, Kalyopi, Mazlume, Fitnat, Despina ve Cevahirli Esma Hanımsultan incelenmiş-tir. Ahmet Mithat Efendi'nin, Henüz 17 Yaşında'sındaki Kalyopi, Alexandre Dumas Fils'inKamelyalı Kadın adlı romanının başkişisi Marguerite Gautier'i hatırlatır. Halit Ziya'nın Sefile'sindekiMazlume, annesi gibi histerik bir kadındır. Selâhattin Enis'in Zâniyeler'indeki Fitnat,Madame Bovary'den izler taşır. Mehmet Celâl'in Dâmen-âlûde'sindeki Despina, güzel,çekici, gizemli, seksi, kötü, bencil, entrikacı, erkeklere felaketten başka bir şey getirmeyenbir \"femme fatale\"dir. Reşat Ekrem Koçu'nun Binbirdirek Batakhanesi Cevahirli Hanımsultan'dakiEsma Hanımsultan ise erkek ve eğlence düşkünü, \"kibar fahişe\"dir. Gerçeğe dahayakından bakıldığında ise Kalyopi, ailesine bakabilmek; Mazlume, önce babasını sonra annesinikaybettiği ve kimsesiz bir çocuk olarak kaldığı; Fitnat kocasından çok uzak ruh dünyasınasahip olduğu; Despina, daha bebekken kilise kapısına bırakıldığı; Esma Hanımsultan,çocuk yaşta, yaşını başını almış adamlarla evlenip dul kalıp şehvetin kucağına düştüğü için\"düşkün kadın\"a dönüşmüştür.Öğe Ercüment Behzat Lav’ın “Nuhun Gemisi” Adlı Şiirine Fenomenolojik Bir Yaklaşım(2019) Yesilyurt, TurkanFenomenoloji, bilincin ve kişisel deneyimlerin incelendiği zihin felsefesi dalıdır. Bu felsefenin kurucusu Edmund Husserl’dir. Fenomolojik edebiyat eleştirisi ise fenomenolojik yöntemi edebiyat eserlerine uygulama çabasıdır. Bu eleştiride eserin yazarı, tarihsel bağlamı, okuru vb. ayraca alınarak metne odaklanılır. Bu yazıda Ercüment Behzat Lav’ın “Nuhun Gemisi” adlı şiiri fenomenolojik bir yaklaşımla değerlendirilmiştir. Bu yaklaşımı ortaya koyabilmek için Sümer Tufan mitosu, Babilonya Tufan mitosu, İbrani Tufan mitosuna bakıldıktan sonra Türk edebiyatında Nuh peygambere, gemisine ve tufana işaret edildiği belirtilmiştir. Ercüment Behzat Lav, Nuh’un Gemisi’ne dini, mitolojik veya tarihi açıdan yaklaşmaz. Nuh peygamberi, gemisini, tufanı, İslam inancında dört büyük melekten biri olan İsrafail’i, Menfis ve Babil şehirlerini, Mısırlıların ölüm kültünü ve dünya sanat tarihine armağan ettiği sfenksi ayraca alır. Nuh’un Gemisi’ni herhangi bir gemiye indirgerÖğe Figure Who Wants to Be a Character: Mehpeyker ye Celal(Rector Ciu Cyprus Int Univ, 2022) Yesilyurt, TurkanIt is a fact that the characters of the novels are generally imaginary and fictional. Yet they have a world of their own. In this respect, in order to understand the spirit of the art of the novel, it is necessary to consider the relations between the novelist and the characters of the novel. The people who carry - out the intellectual and operational structure of the novel appear as type or character. In this article, apart from the people mentioned, I am talking about the figure who wants to be a character. I call the person in the novel who does not fit into the mold designed by the author, who wants to reveal his own independent existence and who has the potential to become a character, as a figure who wants to be a character. Here, I claim that Mehpeyker and Celal, the characters of Namik Kemal's novels Intibah and Sami Pgazade Sezai's Serguzeft, are figures who want to be characters, and I try to support this argument. In the Tanzimat period, the literati were also intellectuals engaged in social engineering. They undertake the task of informing and directing the society in order to modernize it. However, they do not want Turkish-Islamic values to be damaged. Like many Tanzimat writers, Namik Kemal and Sami Pashazade Sezai also interfere with the content of the novel. In a society where Intibah and Serguzest were written at a time when novel writing was just beginning to be learned, where men and women do not know each other outside the home, and where they cannot realize themselves as individuals, it is natural that Mehpeyker and Celal appear as figures who want to be characters. In a society where the person is not seen as an individual, it would be delusional to accept that the person of the novel is a separate entity from the author.Öğe Halit Ziya Uşaklıgil’in “Aşka Dair” Adlı Hikâyesini Empati (Duygudaşlık) Kuramı Bağlamında Çözümleme Denemesi(2019) Yesilyurt, TurkanOkur merkezli Empati (Duygudaşlık) kuramı, Theodor Lipps tarafındangeliştirilmiştir. Lipps’e göre empati, bir insanın kendisini karşısındaki bir nesneye, örneğinbir sanat eserine yansıtması, kendisini onun içinde hissetmesi ve bu yolla o nesneyiözümseyerek anlaması sürecidir. Lipps, 1897 yılından sonraki çalışmalarında nesnelerin yanısıra insanların algılanması sırasında da “einfühlung”un ortaya çıkabileceğindenbahsetmiştir. Bu yazıda Halit Ziya Uşaklıgil’in “Aşka Dair” adlı hikâyesinin kahramanıHafız Nevzat Efendi’nin bir kadına duyduğu aşk, daha doğrusu platonik aşk, tahliledilmiştir. Bu tahlil için Empati kuramına yaslanılmıştır. Hafız Efendi aşkını, duygularınısöze dökmeden, kadınla fiziksel bir yakınlık kurmadan yaşar. Hafız sevdiği kadınla empatikurarak onu özümser. Daha doğrusu kendi yerine onu ikame etmiş gibidir. Hafız, kendisitarafından sevildiğinden haberi bile olmayan hasta kadınla gönlünde bir ve birliktedir. Nevar ki, hislerini yalnızca okuduğu ezanlara ve gazellere yansıtır. Kadının köyden ayrılışıüzerine sevdiği kadının varlığında kendini eriten Hafız Efendi, intihar eder.Öğe The Transformation of Female Novelists and Female Figures from the Ottoman Empire to the Republic(Rector Ciu Cyprus Int Univ, 2024) Yesilyurt, TurkanThis article reveals that Ottoman women novelists, who were part of the women's movement, left an important legacy to the Republic, but that women entered the path of real emancipation with the Republican revolutions, in the context of three novels. These are Fatma Aliye's Hayal ve Hakikat, , Halide Edip's Vurun Kahpeye and Erendiz Atas & uuml;'s Da & gbreve;an & Ouml;teki Y & uuml;z & uuml;. . Fatma Aliye's first novel is Hayal ve Hakikat, , which she wrote with Ahmet Mithat. However, while Ahmet Mithat could put his own name to the novel, Fatma Aliye had to sign her name as Bir Kad & imath;n. In her novels, Halide Edip draws portraits of literary women who do not refrain from sacrifice for their nation, just as she plays social roles in her life. Aliye, the example of the ideal woman in Vurun Kahpeye, , not only tries to enlighten her students despite all the problems of the countryside arising from ignorance and bigotry, but also does not refrain from sacrificing herself for her nation. With the achievements of the Republic, especially middle-class urban women find the opportunity to realise themselves in many fields and come to the forefront in literature. However, they belatedly realise that citizenship is necessary but not sufficient on the road to freedom. Since the culture of democracy has not developed, political powers hinder the individualisation of women. For this reason, the questioning of patriarchal mentality is realised late in literature. Even though it is late, the situation of women in the patriarchal order is questioned by women writers who were formed in the Republican revolutions. Erendiz Atas & uuml;, one of these writers, reveals the process of women's emancipation in Da & gbreve;an & Ouml;teki Y & uuml;z & uuml;. .