Yazar "Akdağ, Ahmet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe ALÎ NAZÎF’İN MİFTÂHU’L-BEDÂYİ’DEN TERCÜME VE TELİF YOLUYLA ÜRETTİĞİ BELÂGATE DAİR ESERLER(2024) Akdağ, AhmetFars edebiyatında edebî sanatlar ve bazı şiir terimlerini ele alan eser yazma geleneği Râdûyânî (öl. 507/1114’ten sonra)’nin Tercümânü’l-Belâga’sı ile başlayıp Reşîdüddîn Vatvât (öl. 573/1177)’ın Hadâiku’s-Sihr fî Dekâiki’ş-Şi‘r adlı eseri ile önemli bir merhaleye ulaşmıştır. Vatvât’ın eseri konuyla ilgili kendisinden sonra yazılan eserlerin temel başvuru kaynakları arasında yerini almıştır. Vahîd-i Tebrîzî’nin Miftâhu’l-Bedâyi isimli eseri de Vatvât’ın eserinin tesiriyle edebî sanatlar ve bazı şiir terimleri üzerine kaleme alınan eserlerdendir. Bu eser, 19. yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılın ilk yarısında yaşamış müelliflerden Alî Nazîf tarafından Tercüme-i Miftâhu’l-Bedâyi adıyla 1300/1882-83 yılında Türkçeye tercüme edilmiştir. Alî Nazîf, altı sene sonra bu tercümesini esas alarak Zînetü’l-Kelâm adlı eserini yazmıştır. Zînetü’l-Kelâm’da daha önce yazdığı tercümesine bazı eklemelerde bulunmuş ve tercümenin bazı kısımlarını eksiltmiştir. Her iki eser detaylı olarak analiz edildiğinde Zînetü’l-Kelâm’ın müstakil bir telif olmaktan ziyade daha önce yazılan tercümeden üretilen bir telif olduğu görülmektedir. Osmanlı telif geleneğinde başka dilden bir eserin Türkçeye aktarılması esnasında kaynak metne ilaveler yapma ve kaynak metinden eksiltme veya özetlemelerde bulunma geleneği çokça başvurulan bir usuldür. Söz konusu eserlerin tercüme addedilmesi yeterli olmadığından araştırmacılar tarafından bu eserleri ifade etmek için telif-tercüme terimi önerilmiştir. Alî Nazîf’in Zînetü’l-Kelâm’ı da telif-tercüme görünümüne sahip bir eserdir. Ancak bu eser, doğrudan kaynak bir metin yerine müellifin daha önce Miftâhu’l-Bedâyi üzerine yazdığı tercümesinden üretilmesi yönüyle tercümeden telif mahiyetindedir. Temelde bu hususları ele alan çalışmamız, iki bölümden müteşekkildir. Çalışmanın birinci bölümünde yaşadığı yüzyıl ve vefat tarihi konusunda kaynaklarda birbirinden farklı tarihler öne sürülen Vahîd-i Tebrîzî’nin yaşadığı zaman dilimi çeşitli karinelerden hareketle tespit edilmeye çalışılmış ve eserleri hakkında bilgi verilmiştir. Yine bu bölümde Alî Nazîf’in de hayatı ve eserlerine de kısaca değinilmiştir. İkinci bölümde ise Miftâhu’l-Bedâyi tercümesinde uygulanan yöntem ve bu tercümeden üretilen telif bir eser olması yönüyle Zînetü’l-Kelâm üzerinde durulmuştur.Öğe Foundation of the Friends of Turkish Literature Society in Berlin and Effort to Opening a Branch in Istanbul During the War Years(Osman Kose, 2023) Karadoğan, Umut C.; Akdağ, AhmetThe Friends of Turkish Literature Association started its activities in Berlin in 1916, after which it made attempts to branch out in Turkey in line with its aims and was accepted as a result, examining Turkish literature and language, Turkish literature taking the place it deserves in world literature, it was aimed to establish a library of Oriental works in Istanbul that could be made available to German scientists, to facilitate the personal communication of German orientalists and Turkish scientists, to conduct scientific studies in cooperation, and to obtain political and financial support from the two states, if it necessary. The Istanbul branch of the society continued its activities in Turkey until the loss of the First World War. In this study, the aims of the German scientific circles related to similar societies before the establishment of the Friends of Turkish Literature Association, whose branch was opened in Istanbul, the establishment process of the said society in Berlin, the purpose of its establishment, its contributions to the Turkish-German scientific life, its cooperation with the Hungarian Science Institute in Istanbul, German and Turkish archival sources as well as other foreign, Hungarian and Turkish sources have been used to produce works. © 2023, Osman Kose. All rights reserved.Öğe Hasâisü’l-Kübrâ’nın Telhîsi Üzerine Yazılan Türkçe Bir Tercüme: Muslihiddîn Gırnatevî’nin Kitâbu’l-Fusûl fî Tercemeti Hasâisi’r-Resûl Adlı Eseri(2023) Akdağ, AhmetHz. Peygamber’in olağanüstü özelliklerine dair rivayetlerin toplandığı eserler, hasâis türünü meydana getirmiştir. Bu tür, Hz. Peygamber’e mahsus farz, vacip ve mubahların yanı sıra onun ayrıcalık ve üstünlüklerine dair hususiyetleri de kapsamaktadır. Hasâis türünün en kapsamlı ve hacimli eserlerinden biri, Süyûtî tarafından kaleme alınan Hasîsü’l-Kübrâ’dır. Hasâisü’l-Kübra üzerine başta Süyûtî’nin kendisi olmak üzere birçok âlim tarafından ihtisâr, telhîs, şerh, tercüme, hâşiye vb. türde eser yazılmıştır. Süyûtî’nin söz konusu eseri üzerine telhîs (özet) yazanlardan birisi de Abdülmecîd Sivâsî’dir. Kaynaklarda Telhîsü Hasâisü’n-Nebî adıyla haber verilen Sivâsî’nin eserinin şimdiye kadar herhangi bir nüshası tespit edilememiştir. Ancak elimizde, metindeki birtakım karinelerden hareketle Sivâsî’nin telhîsinin tercümesi olduğu anlaşılan bir eser mevcuttur. Bu eser, 16. yüzyılın son çeyreği ile 17. yüzyılın ilk yarısında yaşadığı tahmin edilen Muslihiddîn Gırnatevî’nin Kitâbu’l-Fusûl fî Tercemeti Hasâisi’r-Resûl adlı eseridir. Şimdiye kadar bir nüshası tespit edilen Gırnatevî’nin bu eseri, 280 varaktan müteşekkildir. Çalışmamız, Gırnatevî’nin bu eserinin kapsamlı olarak tanıtılması üzerinedir. Ancak öncesinde Süyûtî’nin Hasâisü’l-Kübrâ’sı ile Muslihiddîn Gırnatevî’nin hayatı ve eserleri hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca Gırnatevî’nin eserinin doğrudan Hasâisü’l-Kübrâ’nın değil, Abdülmecîd Sivâsî’nin Hasâisü’l-Kübrâ üzerine yazdığı telhîsin tercümesi olduğu hususu, metindeki karineler ışığında okuyucuya sunulmuştur. Bu kısımlardan sonra Gırnatevî’nin eserinde uygulanan tercüme yöntemi üzerinde durulmuş ve eserin muhtevası özetlenmiştir.Öğe KLASİK TÜRK EDEBİYATI METİN İNCELEMELERİNDE MÜELLİFLERLE İLGİLİ HUSUSLARIN TESPİTİNDE KARİNELERİN ÖNEMİNE DAİR(2023) Akdağ, AhmetKlasik Türk edebiyatı metin incelemelerinde herkesçe kabul görüp uygulanan bir yöntem henüz söz konusu olmamıştır. Ancak konuya dair teklif ve önerilerde bulunulan birçok çalışma yapılmıştır. Metin incelemelerinde göz önünde bulundurulması gereken hususlardan biri, metindeki karinelerdir. Karineler, metinle ilgili doğrudan bilgi verilmeyen birçok hususun aydınlatılmasında önemli bir işleve sahiptir. Karineler sayesinde bir eserin müellifini, müellifin adını, hayatını, ailesini, eğitim seviyesini, dostlarını, zevklerini, eserlerini vb. birçok hususu tespit etmek mümkündür. Bunun yanı sıra karineler sayesinde meşhur müelliflerimizin biyografilerinde yer almayan bazı hususların tespit edilip biyografilerine eklenmesi mümkündür. Ancak karinelerin araştırmacıların bütün sorularını cevaplayamadığı bazı durumlar da söz konusudur. Bu durumda bile araştırmacılarn en azından bazı elemeler yapıp bir yere kadar yol almalarına imkân sağladıklarından yine metin incelemelerine katkı mahiyetindedirler. Karinelerin metin incelemelerine en büyük katkılarından biri, kaynaklarda yer alan bazı yanlışlıkların düzetilmesini sağlamalarıdır. Özellikle detaylı tetkikat yapılmadan katalog bilgileri esas alınarak yapılan yanlışlıklar, karineler sayesinde tashih edilebilmektedir. Aynı şekilde araştırmacılar tarafından metin içindeki karinelerin yanlış veya eksik yorumlanması sonucu kaynaklarda yer etmiş bilgiler de mevcut karineler veya yeni ortaya çıkan nüshalardaki karinelerle düzeltilebilmektedir. Çalışmamızda bu hususlar göz önünde bulundurularak ilgili misaller üzerinden konunun önemine dikkat çekilmeye çalışılmıştır.Öğe MANASTIRLI CELÂL’İN ŞAİRNÂME TARZINDAKİ BİR GAZELİ(2024) Akdağ, AhmetLiteratürde Türk halk edebiyatı mahsulü olarak yer alan şairnâmeler gerek yazıldıkları devrin gerekse önceki devirlerde yaşamış şairler hakkında bilgi vermeleri açısından kıymetli birer tarihî vesika niteliğine sahiptir. Şairnâmelerde bazen yalnızca şairlerin isim veya mahlasları bazı söz sanatları vasıtasıyla zikredilirken bazen de doğum ve ölüm tarihleri, memleketleri, aile fertleri, meslekleri, maharetleri, zevkleri, mensup oldukları zümre veya tarikatlar vb. birçok konuda bilgiye yer verilmektedir. Şairnâmeler genel olarak Türk halk edebiyatı mahsulleri olarak literatürde yer almasına rağmen klasik Türk edebiyatı mensubu bazı şairler tarafından da bu tarzda veya bu tarza yakın şiirler yazıldığı görülmektedir. 16. yüzyıl klasik Türk şairlerinden Manastırlı Celâl’in Dîvân’ında yer alan bir gazel de şairnâme tarzında kaleme alınmıştır. Toplamda 16 şairin adına yer verilen bu şiirde şair adlarının çoğuna îhâm sanatına başvurularak gönderme yapılmıştır. Bu çalışmada Manastırlı Celâl’in söz konusu şiiri ele alınmıştır. Bu bağlamda çalışmamız, giriş ve iki ana bölümden meydana gelmektedir. Giriş kısmında şairnâmeler ve Manastırlı Celâl’in şiirinin bu tarzla olan ilgisi üzerinde durulmuştur. Çalışmanın birinci bölümünde Manastırlı Celâl’in hayatı ve eserleri hakkında kısaca bilgi verilmiştir. İkinci bölümünde ise doğrudan veya îhâm sanatı yoluyla isimleri zikredilen şairlerin hangi vasıfları yönüyle Manastırlı Celâl’in şiirine konu edildiklerine değinilmiş ve bu vasıfların, dönemin tezkirelerindeki bilgilerle örtüşüp örtüşmediği sorgulanmıştır.