Makale Koeksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Amerikan Okulları Üzerine Bir Araştırma(Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2001) Büyükkarcı, Süleyman[Abstract Not Available]Öğe İngiliz Okulları ve Tarihi Gelişimi(Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 1999) Büyükkarcı, Süleyman[Abstract Not Available]Öğe Türkiye'deki Avusturya Okullarında Eğitim(Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2000) Büyükkarcı, Süleyman[Abstract Not Available]Öğe Ermenilerin Kökeni ve Geçmişten Günümüze Türk-Ermeni İlişkileri(Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2005) Memiş, EkremErmeni adına ilk defa M.Ö. 6. yüzyıla tarihlenen Pers Kralı Darius’un kitabelerinde rastlanır. Ve asıl ilginç olan nokta şudur ki, Ermeniler kendilerine hiçbir zaman “Ermeni” dememişler, bilâkis kendilerini “Haiklar” olarak adlandırmışlardır. Ermeni adı, Ermeniler tarafından sonradan benimsenmiş olup, bu isim aslında coğrafi bir bölgeye işaret etmektedir. Bu bölge, Doğu Anadolu Bölgesi’dir. Çünkü M.Ö. 3. Binyıla ait Akkad çivi yazılı belgelerinde de Doğu Anadolu bölgesine “Armanu” yada “Armenia” denilmekteydi. Demek oluyor ki, Ermenilerin bu bölgeye gelmesinden yaklaşık 1600 yıl önce de Doğu Anadolu Bölgesi “Armenia” adıyla anılıyordu. İşte Pers Kralı Darius, hakimiyeti altında bulunan ve muhtemelen batıdan göçmen olarak gelen bu yabancılara “Armenia Bölgesinde oturanlar” anlamına “Ermeniler” ismini vermişti. Şu hususu da özellikle belirtmek isteriz ki, Ermenilerin, adı geçen bölgede kendilerinden önce oturan Urartularla da herhangi bir akrabalıkları söz konusu değildir. Çünkü Urartuların dili Asyanik kökenli olduğu halde, Ermenilerin dili Hint-Avrupai dillerdendir. Öyle sanıyoruz ki Ermeniler, M.Ö. 8. yüzyılda vuku bulan Trak göçleri neticesinde Anadolu’ya gelmişler ve iki asır göçebe bir hayat yaşadıktan sonra, Urartu Devletinin yıkılmasını fırsat bilerek gelip onların topraklarına yerleşmişlerdi. O halde Ermenilerin Anadolu’daki tarihleri M.Ö. 6. yüzyıldan daha geriye gitmemektedir. Halbuki, çivi yazılı metinlerden öğrenildiğine göre Türkler, M.Ö. 3. Binyılın sonlarından itibaren Anadolu’da mevcutturlar ve Anadolu’nun kaderinde önemli roller oynamışlardır. Ermeniler, Pers İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Büyük İskender’in daha sonra sırasıyla Selevkosların, Romalıların, Bizanslıların, Selçuklu Türklerinin ve nihayet Osmanlı Türklerinin egemenliğinde yaşamışlardır. Ermeniler, Anadolu’da yaşadıkları uzun zaman içerisinde hiçbir zaman bağımsız olamamışlar, mütemadiyen himaye altında yaşamışlar ve karşılığında da vergi ödemişlerdir. Fakat şurası gerçektir ki, en iyi muameleyi Türklerden görmüşlerdir. Hatta Osmanlı İmparatorluğu döneminde, kendilerine, devletin üst kademelerinde birçok görevler verilmiştir. Ancak, özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren emperyalist devletlerin teşvik ve tahrikleriyle, memleket içerisinde karışıklıklar çıkarmaya ve devlet için problem olmaya başlamışlardır. Birinci Dünya Savaşı sırasında ise devlet isyan ederek sivil Anadolu halkını katletmeye başlamışlardır. Osmanlı yönetimi de 27 Mayıs 1915 tarihinde çıkarmış olduğu Tehcir Kanunu ile Ermenileri göçe zorlamıştır. Ermeniler, tehcir sırasında Osmanlı ordusunun yüz binlerce Ermeni’ye soykırım uyguladığını iddia etmektedirler. Halbuki, gerçek bunun tamamen aksini ortaya koymaktadır. Özellikle Doğu Anadolu Bölgesinde yapılan kazılarda çok sayıda toplu mezarlar ortaya çıkarılmıştır ki, Müslüman Türklere ait olan bu mezarlar, Ermenilerin değil Türklerin soykırıma uğradığının en açık delillerindendir. O halde şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Sözde Ermeni soykırım iddialarının gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Soykırıma uğrayanlar Ermeniler değil, Türkler olmuştur.Öğe Dinlerin Buluştuğu Nokta: Anadolu(Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2005) Memiş, EkremAnadolu, en eski medeniyet merkezlerinden biridir. Anadolu toprakları, tek tanrılı dinlerin doğduğu mekân olmasa da, tek tanrılı dinlerin yayılma alanı bulduğu ve birbirleriyle temasa geçtiği topraklardır. Bu buluşmanın önde gelen nedenlerinden biri, doğrudan doğruya Anadolu’nun coğrafi konumuyla ilgilidir. Anadolu insanı hoşgörülü bir yapıya sahiptir. Çok tanrılı dinlerin yaşandığı dönemlerden kalan bu hoşgörü anlayışı, tek tanrılı dinlerin ortaya çıktığı dönemlerde de devam etmiş, Anadolu insanı Hristiyanlığı, Müslümanlığı ve Museviliği aynı mekân içerisinde yaşatabilme başarısını göstermiştir. Nitekim günümüz Türkiye’sinde bile aynı kent içinde, hatta aynı mahallede camiyi, kiliseyi ve havrayı bir arada görmek mümkündür.Öğe Aka Medeniyetinin Doğuşu, Gelişmesi ve Çöküşü(Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Tarih İncelemeleri Dergisi, 1995) Memiş, Ekrem[Abstract Not Available]Öğe